Bu Ada Beni Boguyor

Kıbrıs… Bazen cennet gibi, bazen ise bir tuzak. Bir yandan sakinliği, denizi ve sıcaklığıyla kucaklarken, diğer yandan sanki dört bir yanımı kuşatan bir kafes gibi. Ufuk çizgisi burada yakın, çok yakın. Göz alabildiğine mavi ama bir o kadar da sınırlı. Adanın sessizliğinde bile yankılanan bir şey var; kendi içimde susturamadığım bir huzursuzluk.


Bu adada büyüdüm, bu adada güldüm, ağladım, hayal kurdum. Ama şimdi, her şey üstüme geliyor gibi. Sokakları dolaşıyorum, her köşe başında tanıdık yüzler, tanıdık hikâyeler. Bu küçücük yer, her şeyin hep aynı kaldığı hissini veriyor. İnsan sanki zamanın akışını unutuyor. Günler birbirine benziyor, hayaller yerinde sayıyor. Sanki bir döngünün içine sıkışıp kalmışım.


Bazen rüzgar esiyor, burnuma tuzlu deniz kokusu geliyor. O an bir anlığına huzur buluyorum, ama hemen ardından o koku bile daraltıyor içimi. Buradan gitmek istiyorum. Ne kadar sevsem de, ne kadar alışsam da bu adaya, sanki ruhum burada büyüyemiyor.


Kimseye anlatamadığım bir sıkışmışlık bu. Gitmek mi kurtuluş olur, yoksa başka bir yerde aynı duygular peşimden gelir mi, bilmiyorum. Ama şunu biliyorum: Burada olmak, kendimi kaybetmek gibi. Hayallerim sığmıyor bu adanın sınırlarına. Daha fazlasını görmek, daha fazlasını yaşamak istiyorum.


Gitmek kolay değil, biliyorum. Burada her şey tanıdık, her şey güvenli. Ama kalmak… Kalmak beni her geçen gün biraz daha köreltiyor. Belki başka bir yerde, başka bir gökyüzünün altında kendimi bulabilirim. Belki de uzaklaşmak, nefes almak için tek çaredir.


Bir gün bu satırları bambaşka bir yerde okurken, içimden şunu demeyi umuyorum: “Evet, gitmek doğru karardı.” O zamana kadar, bu adanın rüzgarında boğulmamaya çalışacağım. Ama bir gün… Bir gün mutlaka gideceğim. Çünkü bazen özgürlük, sevdiklerini arkada bırakmayı göze almayı gerektirir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni Bir Başlangıç

Nergislerin Hikayesi ve Hayata Fısıldadıkları

Varlığın ve Yokluğun Hissi