Varlığın ve Yokluğun Hissi

Hayat, bazen garip bir şekilde bizi varlık ve yokluk arasında bir yerlerde tutar. Çok yakın olmadığın, belki de yalnızca varlığını hissettiğin bir insanı kaybetmek... Bu, öyle bir durumdur ki onunla arandaki bağın derinliği aslında kaybın ağırlığını belirlemez. Kaybettiğin kişi her kim olursa olsun, bir yerde onun var olduğunu bilmek, nefes aldığını ve dünyada bir yer işgal ettiğini hissetmek bile insana bir tür güven verir.


O varlığın, ne kadar uzakta olursa olsun, bir sıcaklık yaratır. Belki onun iyi olduğunu bilmek seni rahatlatır, belki kötü bir durumda olduğunu duyunca endişelenirsin. Ama o hep bir şekilde hayatının görünmez bir köşesinde durur. Bu durum, belki sen farkında olmadan ruhunu dengede tutar. Çünkü insan, birinin varlığını hissetmekle, bir bağ kurar. Bu bağ bazen kan bağından daha güçlüdür; çünkü o bağ, saf bir hissiyattan, derin bir anlamdan beslenir.


Sonra bir gün o varlık gider. İşte bu an, varlık ve yokluk arasındaki farkı en keskin şekilde hissettiğin andır. Onun yokluğunu bilmek... Kalbindeki o köşenin bir daha dolmayacağını bilmek... İşte bu his başka bir şeydir. Hangi derin bağla bağlı olduğunu bile bilmediğin birinin yokluğu, seni tarifi zor bir yalnızlık içinde bırakır.


Bir yandan kendine kızarsın: "Bu kadar yakın olmadığımız biri için neden bu kadar üzülüyorum?" diye. Ama sonra anlarsın ki, kaybın ölçüsü mesafelerle veya ilişkilerin derinliğiyle belirlenmez. İnsan, bir diğer insanın varlığına tutunur. Varlık, bir denge unsurudur; yokluksa, dengeyi alt üst eder.


O kişiyi düşündüğün her an, içini dolduran garip bir karışım olur. Onunla paylaştığın anılar, belki de konuştuğun son kelimeler zihninde tekrar tekrar yankılanır. Onu bir daha göremeyeceğini bilmenin ağırlığı, seni bastırır. Ama zaman geçtikçe fark edersin ki, yokluk, bir şekilde varlığa dönüşebilir.


Belki o kişi artık bu dünyada değildir ama onun hatırası, onun bıraktığı izler, hayatına kattığı küçücük bir şey bile, senin içinde yaşamaya devam eder. İşte, varlık ve yokluk arasındaki o ince çizgide, insanın kalbi bu şekilde direnç kazanır.


O kayıp sana şunu öğretir: Hayatta hiçbir varlık, kalıcı değildir. Ama bu dünyada geçip giden her varlık, bir iz bırakır. Ve sen, o izi taşımaya devam ettiğin sürece, aslında hiçbir yokluk tam anlamıyla yokluk değildir.


Kaybettiğin birinin yokluğunda, belki de asıl keşfetmen gereken sensindir. Çünkü o kişi, bir şekilde seni sen yapan küçük bir parçadır. Bu kaybın, sana hayatın geçiciliğini, bağların kıymetini ve varlığın gücünü öğretir.


Belki artık onun bir yerlerde iyi ya da kötü olduğunu bilemezsin. Ama onun yokluğunda, kendi varlığını daha derin bir şekilde hissedersin. Ve belki de bu, her kaybın içinde gizli bir armağandır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni Bir Başlangıç

Nergislerin Hikayesi ve Hayata Fısıldadıkları