Nergislerin Hikayesi ve Hayata Fısıldadıkları

Her sabah güneş ışıkları odama süzülürken pencere kenarındaki nergislerime bakıyorum. Onların zarafeti ve sadeliği bana hep bir şeyleri hatırlatıyor: Hayatın karmaşıklığı içinde saklı olan o küçük, ama değerli güzellikleri.


Nergis çiçeği, mitolojiden gelen hikayesiyle beni her zaman etkilemiştir. Kendini suyun yansımasında gören ve güzelliğine aşık olan Narcissus’un hikayesi, insana çok tanıdık geliyor, değil mi? Kendimizle olan savaşlarımız, aynadaki yansımamızla kurduğumuz dostluk ya da düşmanlık… Hepimizin içinde bir parça Narcissus var sanki.


Ama nergis sadece bir hikaye değil. O, bana göre yeniden doğuşun, umudun ve ışığın sembolü. Her kışın ardından toprakta filizlenip baharı müjdeliyor. Güneşin ilk ışıklarına uzanan bu zarif çiçek, bana her seferinde şu mesajı veriyor: “Her şey geçer. Yeter ki sabırlı ol ve ışığı bekle.”


Bir nergise bakarken sadece bir çiçek görmemek gerek. O, sessiz bir öğretmen gibi. Kırılgan yapraklarının ardında kocaman bir dünya saklı. Bazen düşünürüm, acaba biz de nergisler gibi olsak nasıl olurdu? Kendi içimizde ışığımızı bulup, çevremize yayabilsek...


Bu sabah bir fincan kahve eşliğinde nergislerime bakarken şunu fark ettim: Hayat her zaman mükemmel olmak zorunda değil. Bazen küçük bir çiçeğin ışığında, o mükemmel anları bulabiliriz.


Eğer siz de bir nergis bulursanız, onunla konuşmayı deneyin. Sadece birkaç saniyeliğine bile olsa, sessizliğin ve doğanın bize anlatmaya çalıştığı hikayeyi dinleyin. Belki de cevap, hep gözümüzün önündedir.


Sevgiyle,

Eylül

Nergis Işığı Blogu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni Bir Başlangıç

Varlığın ve Yokluğun Hissi