Gereksiz Yükler

Bazen her şeyden, herkesten bir anda soğuyorum. Öyle bir soğuma ki, içimdeki tüm hisler buz kesiyor. Bir köşede durup hayatıma aldığım insanlara bakıyorum. Zihnimde küçük bir sorgu odası kuruyorum, bir bir oturtuyorum hepsini karşıma. Sorgusuz sualsiz sevdiğim insanlar... Öylece düşünmeye başlıyorum: "Bu kişi neden burada? Neden benim hayatımda?"


O an fark ediyorum, ne kadar da gereksiz yük biriktirmişim sırtımda. Ben sevdikçe hafifleyeceğimi sanmışım; oysa ki sevdikçe ağırlaşmış, dizlerim titremiş. Kimi, nereye koymuşum? Kimin uğruna kaç gece kendimden vazgeçmişim? İşte o düşünceye bir kere kapıldım mı, biter o insan benim için.


Bu bir nefretten değil, kırgınlıktan değil. Hatta çoğu zaman bir sebebi bile yok. O bağ kopuyor bir anda, belki de hiçbir zaman gerçek bir bağ olmadığını fark ediyorum. Gereksiz detayların, anlamsız konuşmaların, boş gülüşlerin ağırlığıyla yaşamışım meğer.


Birilerinin hayatında yalnızca bir "doldurulacak boşluk" olduğumu anladığımda aniden uyanıyorum. Tüm o gereksiz kalabalık sessizce sırtımdan iniyor. Hafifliyorum. Ve işte o hafiflikte daha güçlü hissediyorum.


Sonra dönüp kendime bakıyorum. Hayatıma aldığım insanları tek tek sırtımdan attıkça, geriye sadece benim ağırlığım kalıyor. Ve o ağırlık bile taşınmaya değer.


Hayatımı gereksiz insanlardan arındırdıkça, gökyüzü daha parlak, yollar daha açık görünüyor. Belki yalnızlık gibi ama değil. Çünkü her boşluk, yerini kendime bırakıyor. Kendi sesimi daha iyi duyuyorum. Daha derin, daha net...


Bazı insanlar bitiyor, evet. Ama ben başlıyorum. En güzel hikayeler de böyle başlamıyor mu zaten?



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni Bir Başlangıç

Nergislerin Hikayesi ve Hayata Fısıldadıkları

Varlığın ve Yokluğun Hissi